3 Ocak 2020 tarihinde işgalci ABD tarafından yapılan saldırıyla hayatını kaybeden Kasım Süleymani'nin ardından İran tarafından yapılan misilleme ve yanlışlıkla düşürülen yolcu uçağı hadisesi sonrasında bölgede gerilim devam ediyor.

İşgalci ABD tarafından, suikast sonucu öldürülen Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ile ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Sosyolog-Yazar Müfid Yüksel, "Amerika burada Kasım Süleymani'yi öldürerek sadece İran'a değil Suudi Arabistan'a, Türkiye'ye ve bütün bölge ülkelerine biraz gözdağı verdi." dedi.

Yüksel, "Kasım Süleymani'ye bakıldığında yaklaşık 20-25 senelik bir dönem içerisinde İran'dan Yemen'e, Afrika'dan değişik İslam ülkelerine kadar uzantı ve operasyonların bir numaralı adamı kabul ediliyor. İran, bu bakımdan İslam ülkelerinde manevra kabiliyeti ve örgütlerle ilişki ağı geniş olan bir ülkeydi. 1980'li yıllardan önce de ABD'nin dünya jandarmalığı yaptığı dönemde İran'ın manevra kabiliyeti vardı. Umman'ın Zufar bölgesinde ayrılıkçı gerillalar vardı. Bunlara karşı İranlılar, Umman ordusunda paralı askerlik yapıyorlardı. Umman adına gerillalarla savaşıyorlardı. Devrimden sonra da özellikle Mehdi Haşimi başrolde oynuyordu. 80'li yılların Kasım Süleymanisi Mehdi Haşimi'ydi. 1987 yılında talihsiz bir şekilde idam edildi. İran'ın dış bağlantılarını ayakta tutan en önemli figürlerden birisi Mehdi Haşimi'ydi. Bu dönemde de Kasım Süleymani bu rolü oynuyordu." diye konuştu.

"Kasım Süleymani tahsiliyle değil faaliyetleriyle ön plana çıktı"

Son dönemlerde yaşanan Suriye, Yemen ve Irak olayları sebebiyle kasım Süleymani'ye karşı bir tavrın olduğunu söyleyen Yüksel, "Kasım Süleymani'ye iki kesim tepki veriyordu. Birleşik Arap Emirlikleri (BEA) hattında yer alan güç odakları ve Irak-İran savaşında İran Kürdistan'ındaki bir kısım faaliyetleri gerekçe gösterilerek Kürtler arasında bir tepki vardı. Kasım Süleymani böyle bir figürdü. Osmanlı'da alaylı paşalar olurdu. 19'uncu yüzyılda mektepli paşalar gelmeye başladı. Yine Sultan Abdülhamit döneminde yedi-sekiz Hasanpaşa gibi, Şemsi Paşa gibi önemli alaylı paşalar vardı. Kasım Süleymani'ye de alaylı paşa diyebiliriz. İran'ın önemli alaylı paşalarından birisiydi. Savaş döneminde yetişmişti. Tahsiliyle değil faaliyetleriyle ön plana çıktı. Bu faaliyetleriyle İran'ın dış bağlantılarının beyni konumuna gelmişti. Bir konvoy içerisindeyken öldürüldü." şeklinde konuştu.

"Amerika Irak istihbaratından bir yardım mı aldı?"

Yüksel, "Burada bazı sorular da sorulabilir. Bağdat'ta Amerikan elçisine yönelik yapılan saldırı sonrasında Kasım Süleymani neden Bağdat'a geldi? O'nun için Bağdat ne kadar güvenlikliydi. Çünkü Irak, ABD işgaline uğramış ve Irak yönetimi bir şekilde 2003 yılında Amerika'nın desteğiyle kurulmuştu. Irak, Amerikan üslerinin olduğu, birliklerinin cirit attığı, askeri ve istihbarat olarak var olduğu bir ülke. Her ne kadar İran-Irak artık ilişkiler noktasında belli bir seviyeye gelmişse de böyle bir yere neden geldi? Burada Irak istihbaratı içerisinden mi bazı bilgiler verildi? Konum bilgisi, bulundukları yerin tespiti konusunda, Amerika Irak istihbaratından bir yardım mı aldı? Bütün bu sorular sorulabilir." dedi.

"Uçak faciası İran yönetimi içerisindeki sızmaların sonucu mu?"

Kasım Süleymani saldırısı öncesinde Irak ve İran'da bazı olaylar meydana geldiğini hatırlatan Yüksel, şu ifadeleri kullandı:

Irak'ta mevcut yönetime karşı sokaklarda Arap milliyetçiliğine dayalı olarak İran'a karşı belirli gösteriler yapıldı. Bu gösterilerde ölenler oldu. Daha sonra İran içinde Ehvaz'dan başlayarak petrol ürünlerine yapılan ani zamma tepki olarak gösteriler başladı. Zaten İran uzun süreden beri ambargo altında olmasından dolayı ciddi yoksulluğun hüküm sürdüğü bir dönemi yaşıyor. Uçak olayı da bundan bağımsız değil. Acaba İran içerisinde bazı guruplar, merkezi çok zor durumda bırakmak için mi bunu yaptı? O uçağın savaş uçağı ya da yolcu uçağı olup olmadığının ayırt edilmemesi İran açısından pek mümkün değil. İran yönetimi içerisinde de farklı guruplar var. Acaba orada sızmalar mı oldu? Bu sızmaların getirdiği bir sonuç olarak mı uçak faciası gerçekleşti? Karmaşık bir soru denklemi var. Bu sorular başını alıp gidecek mi? İran Kasım Süleymani'nin öldürülmesinden sonra ABD üslerine füze attı. Bunun çok ötesine gidilecek gibi görünmüyordu. En fazla bazı ülkelerde bir vekalet savaşları gibi bazı eylemler yapması söz konusu olabilir. Amerika da belli yerlerde cevap niteliğinde eylemler yapabilir. Bu şekilde tansiyonun giderek düşeceği ve karşılıklı taarruzlar şeklinde cereyan edeceği tahmin ediliyordu. Yalnız uçak krizi bunun hangi yöne seyredeceği konusunda bir belirsizlik oluşturdu.

Lübnan'da Hizbullah'ın siyonist israilin kuruluş aşamasında bazı eylemler yaptığını, Amerikan deniz piyadelerine yönelik eylemler gerçekleştirdiğini hatırlatan Yüksel, meydana gelen durumda da aynı şekilde bazı olayların vuku bulabileceğinin tahmin edildiğini ancak bunun da tansiyonu yükseltmeyeceğini ifade etti.

"Amerika Kasım Süleymani'yi öldürerek bölge ülkelerine gözdağı verdi"

Yüksel, "Herkes Trump'un seçim ile ilgili olarak bunları yaptığını söylüyor. Bunu etkisi yüzde 20 olabilir. Bunun başka sebepleri olabilir. Ancak iki taraf da büyük savaş istemiyor. Büyük gücüyle ABD galip gelse de bu konuda Amerika hedefleri de ciddi olarak vurulabilir. Başka olaylar da var. İşin içerisinde Çin var. Rusya bu konuda kendisini geri çekebilir. Ancak Çin'in ne tür bir tavır takınacağı belli değil. Onun için büyük savaşı kolay kolay göze alamazlar. Bir de Suudi Arabistan var. Amerika burada Kasım Süleymani'yi öldürerek sadece İran'a değil Suudi Arabistan'a, Türkiye'ye ve bütün bölge ülkelerine biraz gözdağı verdi. 'Sakın Çin'e yanaşmayın! Yoksa gelip İran'ın bir numaralı aktörlerinden olan bir adamını vurabilirim. Bu sizin için de geçerli' diyerek gözdağı veriyor." ifadelerini kullandı.

"Sovyet bloğu çökünce Amerika adeta rakipsiz kaldı"

Amerika'nın içerisinde çok ciddi kırılmalar olmadığı ve karşısında büyük bir dünya gücü çıkmadığı müddetçe İslam dünyasından çekilmesinin zor olacağını vurgulayan Yüksel, "Amerika'nın bölgede verdiği zararlar azaltılabilir. Bunu bir poker oyunu gibi düşünün. Bu tarafta kartlar ve aslar az ama Amerika tarafında çok. Ama Amerika'nın kendi içerisindeki çelişkileri biraz fazla. Amerika'da iki ana sıkıntı var. Amerika iç savaştan sonra kendisine yeni bir düzen kurdu. Çünkü iç savaş en büyük kırılma noktasıydı. Ardından kurduğu düzen içerisinde zamanla iç savaştan yaklaşık olarak bir asır bile geçmeden Amerika dünya devi haline geldi. Tabi o dönem dünyada Doğu ve Batı bloku diye iki sistem vardı. Sovyet bloğu çökünce Amerika adeta rakipsiz kaldı." diye konuştu.

"Amerika ile Çin arasında mücadele hızlandı"

Yüksel, "Amerika içerisindeki çelişkilerde biraz hantallaşmaya doğru gitme oldu. Zaten sürekli beyin göçleriyle ayakta duruyor. Amerikan merkezli dev dünya şirketleriyle, Rackefeller, Rothschild vs. gibi gurupların birbirleriyle rakabetleri, Neocon'lar, Evangelist ve küreselciler arasında hızlanan bir çatışma var. Bir de Çin faktörü var. Çin artık dünyanın ikinci ticaret devi. Bu hızla giderse bundan 15-20 yıl sonra Çin birinci sırayı alacak. Amerika ile Çin arasında mücadele hızlandı. Ayrıca Amerika ve İngiltere arasında da artık su yüzüne çıkmış ciddi bir rekabet var. Almanya ve Fransa'nın ittifakıyla ortaya çıkan bir kıta Avrupası var. Her ne kadar Amerika buna 'yaşlı Avrupa' dese bile Almanya hariç Avrupa standartlarında İtalya, İspanya, Fransa, İngiltere, Hollanda duraklama dönemi yaşıyor. Rusya her ne kadar Amerika ile aşık tutacak bir hale gelmese bile Sovyetlerin dağılmasından sonraki şaşkınlıktan sonra tekrar Putin döneminde kendisini toparlayıp yükselişe doğru bir gidiş var." dedi.

"Türkiye'nin Amerika'ya olan güveni ve ilişkileri iyice bozulunca İran-Rusya bandına doğru ilerledi"

Rusya'nın İran ile olan ilişkileri ve onu kolluyormuş gibi gözükmesi, Suriye'ye yerleşmesine, Türkiye ile son dönemde olan ilişkilerinde de Akdeniz'deki etkisini arttırmasına vesile olduğunu söyleyen Yüksel, Ortadoğu'da yaşanan ilişkilerle ilgili olarak şu ifadelere yer verdi:

"Rusya sıcak denizlere iniyor. Libya üzerinde bu bağlamda bir etkisi söz konusu olabilir. Bu dengeler içerisinde durum nereye gidecek? Eğer Trump bir delilik yapıp bu işi büyük bir savaşa dönüştürürse o zaman değişik bir şey olur. Amerika şimdiye kadar doğrudan askeri darbe ile değil hep iç karışıklıklarla İran rejimini yıkmaya yöneldi. Diğer taraftan Afganistan ve Irak'ın işgali doğudan batıya İran'ın önünü açtı. İran'ın nüfuz etkisini genişletmesi, Suriye, Yemen, Lübnan üzerindeki etkisinin artması Amerika'nın Afganistan ve Irak'ı işgal etmesiyle oldu. Türkiye'de mevcut durumda ne yapacağına yönelik uzun süredir bir arayış içerisinde. İlk önce Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden özellikle Suriye olayları bazında böyle bir yapı içerisinde görünmeye çalışıyordu. Ancak 2016 yılından itibaren bu değişti. Türkiye'nin Amerika'ya olan güveni ve ilişkileri iyice bozulunca İran-Rusya bandına doğru ilerledi." (Nizamettin Aşkın- İLKHA)

]]>