Avrupa İslami Finans ve Ekonomi Akademisi'nin "İslami Finansta Menkul Değer" sloganıyla düzenlediği "2'inci İslami Mali Pazarlar Kongresi" panel oturumlarıyla devam ediyor.

Bu kapsamda, "Olanaklar ve Zorluklar Arasında İslami Finansal Piyasalar" adıyla bir panel oturumu gerçekleştirildi.

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslam İktisadı ve Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Abdulmuttalip Arpa moderatörlüğünde gerçekleşen panele konuşmacı olarak İstanbul Üniversitesi İslam İktisadı Ana Bili Dalı Başkanı Prof. Dr. Servet Bayındır, Dünya İslam Alimler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ali Muhyiddin Karadaği, Karatay Üniversitesi İslâm Enstitüsü İslâm Hukuku Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hamdi Döndüren ve Ekonomist Doç. Dr. Eşref Dawaba katıldı.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Hazreti Yusuf Aleyhisselam'ın yeniden yargılanması sonrasında zindandan çıkarak kralın rüyasını tabir etmesinin ardından "Maliye Bakanı" olduğunu, baş gösteren kıtlıktan kurtulmak için ne şekilde iktisat yapılması gerektiği hakkında krala bilgi verdiğini hatırlattı.

video

Altın ve gümüş gibi değerli malzemeler karşılığında verilen belgeye karşılık ne kadar gıda verileceğinin kayıt altına alındığını ve söz konusu belge ile gıda alımı yapıldığını belirten Döndüren, yapılan uygulamanın bugünün parasıyla alışveriş yapmak gibi olduğunu ve batılı birçok ekonomistin ekonomi düzenlemelerinde Yusuf suresini baz alarak hareket ettiklerini ifade etti.

Döndüren, "O belgeler ortaklığı temsil ediyor. Kur'an-ı Kerim'de ortaklıkla ilgili sadece bir ayeti kerime (Sad suresi 23. ayet) var. Ayette; 'Şüphe yok ki şu, benim kardeşimdir, doksan dokuz dişi koyunu var ve benimse bir tek dişi koyunum var. Öyleyken onu da bana ver dedi ve konuşmamızda beni alt da etti.' Davut Aleyhisselam da, 'Senin dişi koyununu, kendi koyunlarına katmayı istemekle gerçekten de zulmetmiş sana ve şüphesiz ki ortakların çoğu, birbirinin hakkına tecavüz eder, ancak inanan ve iyi işlerde bulunanlar müstesna ve fakat bunlar da pek azdır.' Yani şirketlerin çoğunda azınlık bir kesim yönetimi elinde bulundurması ve payı az olanın hakkının korunması ile ilgili bir takım haksızlıkların yapıldığı Kur'an-ı Kerim'de belirtilmiş. Yani şirketlerin en zayıf yerine değinilmiş." şeklinde konuştu.

Günümüzde Elektrik Ürün Senedi diye bir senedin olduğunu ve bunun toprak mahsullerine karşılık verildiğini söyleyen Döndüren, tarım bölgesi olan Konya'da bu senedin para gibi kullanılmaya başlandığını söyledi.

Bu mahsullerde uygulanan senetlerin Hazreti Yusuf Aleyhisselam döneminde olduğu gibi günümüzde de kullanılabileceğini ifade etti.

Panelde bir konuşma gerçekleştiren Prof. Dr. Servet Bayındır ise, "Türkiye'de malum bankacılık ve finans kurumlarıyla ilgili düzenleme yapan BDDK var. Ayrıca lisans düzeyinde 2 üniversite açıldı. Birisi Karatay Üniversitesi biri de Sabahattin Zaim Üniversitesi olmak üzere İslam İktisadı eğitimi veriliyor. Yüksek lisans düzeyinde birçok üniversitede bu eğitimler verilmeye başlandı. Türkiye'de 5 tane katılım bankası var. Katılım sigortası, yani 'tekaful' esaslı olarak sigortacılık yapmak için şirketler ortaya çıktı. Bununla ilgili düzenlemeler yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Bunlar bizi ve bu konuda hassas olanları herkesi çok mutlu eden, geleceğe yönelik daha olumlu bakan gelişmelerdir." dedi.

Türkiye'deki sukuk (kar ortaklığı) uygulamalarının yapılmaya başlandığını söyleyen Bayındır, katılım bankalarının bu şekilde fon topladıklarına dikkat çekti.

"İslam ülkelerinde 'sukuk' uygulaması 1970'lere dayanıyor"

İslam'a uygun olan fon toplama modeli 'sukuk' ile ilgili bilgi veren Bayındır, şu ifadelere yer verdi:

"Bir kurum hangi yöntemlerle başka yere fon aktarabilir? Diye baktığımızda, birincisi ya karz olarak verilir. Karz-ı hasen olsa verdiğini olduğu gibi almak olur, bunu da kimse yapmaz. İkincisi karzı riba (faiz) yöntemiyle olur. Bu da fıkıhta haramdır, yapılamaz. Üçüncü olarak teminat alarak başkasına para verilir. Burada da ya kişi ya da mal teminat olarak gösterilir. Veya menkul kıymetlerde olduğu gibi alacak senetleri teminat olarak gösterebilir. Bunlar İslami anlamda fon toplamak için ihtiyacımıza cevap vermiyor. O zaman ne yapılabilir? Bir kişi sahip olduğu bir binayı, bir alışveriş merkezini kiralayarak ya da satarak fon toplayabilir. Buna sukuk denir. Bu malın tümünü veya belli bir miktarını hisselere bölerek yatırımcılara arz edip yatırımcıları buna ortak yapabilir. Bu uygulama zaten yapılıyor. Dolaysıyla fıtrata uygun olan ve tarihten beri uygulanan sukuk, özel projelerle kayıt altına alınmış uygulamalardır. Teoride sukuk, Müslümanların ister fona ihtiyacı olsun ister de elindekileri değerlendirmeye ihtiyacı olsun meşru nitelikli her türlü ihtiyacı karşılayacak çözümleri içerisinde barındırıyor. Uygulamaya bakıldığında bu uygulama batıda faiz ile başlamıştır. İslam ülkelerinde de sukuk uygulaması 1970'lere dayanıyor. Fıkhi anlamda bir takım tartışmalar olsa da genel manada meşru olarak kabul edilen yöntemlerdir." (Nizamettin Aşkın- İLKHA)