Avrupa’da artan İslam düşmanlığına ve Hollanda’da yürürlüğe giren peçe yasağına ilişkin değerlendirmede bulunan HÜDA PAR, Batı’da yayılan etnik ve dinsel ırkçılığa karşı etkin tedbirler alınması gerektiğine vurgu yaptı.

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan haftalık dış gündem değerlendirmesinde, Hollanda’da yürürlüğe giren peçe ve burka yasağına sert tepki gösterildi. Değerlendirmede, Avrupa ülkelerinde "İslam düşmanlığını" devlet politikası haline geldiği belirtildi.

Dış gündem değerlendirmesinde ayrıca dünyanın en ağır insani krizlerinden birinin yaşandığı Yemen’deki felaketin boyutlarına ve ABD ile NATO’nun Afganistan’da gerçekleştirdiği katliamlar hakkında dikkat çekici görüşlere yer verildi.

Yemen’de insani kriz

Yemen’deki insani krize değinilen dış gündem değerlendirmesinde, 2015 yılından bu yana iç savaşın yaşandığı Yemen’de salgın hastalıklar ve kıtlığın saldırılardan daha çok can aldığına işaret edildi. Değerlendirmede, "Kanalizasyon sisteminin çöktüğü ülkede yeterli temiz suya erişim sağlanamıyor. 20 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyduğu Yemen’de, dünyanın en ağır insani krizlerinden biri yaşanıyor. 2019 yılının ilk altı ayında kolera vakası 440 bini buldu, koleraya yakalananların 203 bini çocuklardan oluşuyor. 2019’da sağlık sorunları sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı 2018’e göre 9 kat daha arttı. Temiz suya ulaşımın güçleşmesi, kanalizasyon sisteminin çökmesi ve yağışlar sebebiyle salgın hastalıkların yayılmasının önüne geçilemiyor. Salgın hastalıkların yayılmasının önlenmesi için gerekli olan 4.2 milyar dolarlık yardım vaadinin ancak yüzde 32’si tahsil edilebildi." denildi.

Yemen halkının çatışma, hastalık ve açlık nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşadığına dikkat çekilen değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:

"İç çatışma ve koalisyon güçlerinin müdahalesiyle on binlerce insanın hayatını kaybettiği, 3.3 milyon kişinin iç göçe maruz kaldığı ülkedeki kriz, salgın hastalıklar ve kıtlık sebebiyle farklı bir boyut kazandı. Çatışmalar sebebiyle insani yardım ihtiyaç sahiplerine ulaşmıyor. Sağlık kontrolü merkezleri salgın hastalıkların ilerleyişi noktasında yetersiz kalıyor. Yerel unsurlarla vekâlet savaşının yürütüldüğü ülkede halk çatışmalar, salgın hastalıklar ve açlık nedeniyle neredeyse bir soykırım ile yüz yüze kalmıştır.

Ülkede savaşan güçler üzerinde etkili olan ülkeler, bir an önce silah ve çatışma mantığını çözüm arama yöntemi olarak görmekten vazgeçmelidir. Bir an önce diyalog süreci başlamalıdır. Yemen halkı rekabet halindeki güçlerin bölgesel hâkimiyet mücadelesine kurban edilmemeli, gıda, temiz su ve ilaç gibi yaşamsal malzemelere ulaşım ivedilikle sağlanmalıdır."

Hollanda’da peçe ve burka yasağı

Hollanda’daki peçe ve burka yasağının kendi anayasalarına ve evrensel hukuka aykırı olduğunun vurgulandığı değerlendirmede, "Hollanda'da burka ve peçe yasağı yürürlüğe girdi; yasağı ihlal edenlere 150 euroluk para cezası verilecek. Kendi anayasaları ve evrensel hukuk ile güvence altına alınan din ve inanç özgürlüğüne aykırı olan yasak, insan hakları kuruluşları tarafından eleştiriliyor. Fransa, Danimarka ve Avusturya’da da yürürlükte olan yasak, Avrupa ülkelerinde İslam düşmanlığının devlet politikası haline geldiğinin somut göstergesidir. Sağ popülizmin Avrupa ülkelerindeki hâkimiyeti, göçmenlere ve Müslümanlara karşı ayrımcılığı arttırmış, sosyal ve siyasi baskıları beraberinde getirmiştir. Daha önce ülkede faaliyet yürüten bazı faşist Hristiyan grupların, Cami ve mülteciler için kurulan kabul merkezlerine yönelik saldırılarıyla gündeme gelen Hollanda’da, saldırganlarla ilgili hukuki yaptırımlar formalite ile sınırlı kalmakta, önemli bir kısmına soruşturma dahi açılmamaktadır." denildi.

"BM’nin tavrı, İslam düşmanlığını devlet politikasına dönüştüren ülkeleri teşvik etmektedir"

Avrupa’da etnik ve dinsel ırkçılığa karşı daha etkin tedbirler alınması gerektiğinin altı çizilen değerlendirmede, "Yürürlüğe giren peçe ve burka yasağı ile ilgili öne sürülen güvenlik endişeleri, çok basit gerekçelerdir. 2018’de Avrupa ülkelerinde dini azınlıklar ile ilgili yapılan kamuoyu araştırmasında, Müslümanlara karşı hoşgörüde birinci sıraya yerleşen Hollanda toplumunda şimdi ülkede ayrımcılığın artırılması ve ırkçı grupların güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Devlet politikası olarak İslam dinini terörle özdeşleştiren bu ve benzeri kararlar ülkedeki Müslümanları toplumdan ayrıştıracak, hak ve özgürlüklerini zedeleyecektir. Fransa’nın burka ve peçe yasağına karşın BM’nin ‘insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır’ şeklinde bir açıklama ile yetinmesi, İslam düşmanlığını devlet politikasına dönüştüren ülkeleri daha da teşvik etmektedir. Avrupa’da etnik ve dinsel ırkçılığa karşı daha etkin tedbirler alınmalı, barışçıl tepkiler ortaya konulmalıdır." ifadelerine yer verildi.

ABD askerileri Afganistan’dan çekilmelidir

ABD ve NATO’nun Afganistan’daki katliamlarına değinilen değerlendirmede, "Birleşmiş Milletler raporuna göre Afganistan’da 2019’un ilk 6 ayında en az 3 bin 812 sivil öldü veya yaralandı. Ülke genelinde yılın ilk yarısında bin 366 sivil hayatını kaybederken; 2 bin 446 kişi de yaralandı. Hükümet ve NATO önderliğindeki güçlerin gerçekleştirdiği operasyonlarda hayatını kaybeden sivillerin sayısı geçtiğimiz yıla göre yüzde 31 arttı. Ocak-Haziran 2019 arasında hükümete karşı olarak tanımlanan Taliban ve diğer grupların saldırılarında 531 Afgan hayatını kaybederken bin 437 kişi de yaralandı. Hükümet ve koalisyon güçlerinin operasyonlarında ise 717 Afgan ölürken 680 kişi de yaralandı. ABD ve NATO güçlerinin Taliban’dan daha fazla sivili öldürdüğü söz konusu raporla ortaya çıktı. 18 yıldır devam eden savaş hali içerisinde yaşam mücadelesi veren Afganistan halkı ölüm tehlikesinin yanı sıra sağlık hizmetleri, eğitim ve ekonomi ile ilgili ciddi problemler yaşamaktadır." denildi.

ABD’nin, Afganistan’da iç barışın tesisini engellemeye devam ettiğine dikkat çekilen değerlendirmede son olarak şu görüşler paylaşıldı:

"Ülkedeki kaos ve ölümlerin baş aktörü olan ABD, Afganistan’da iç barışın tesisini engellemeye devam etmektedir. Daha önce askeri güçlerini ülkeden çekeceğini belirtmesine rağmen ABD, bölgede asker artırımına gitmiş ve kaos daha da derinleşmiştir. 2020 yılında bitirilmesi hedeflenen çekilmenin Taliban ve yönetim arasındaki koordinasyona bağlı olduğu görülmektedir. Ülke güvenliğini ABD’ye teslim eden yönetim, en kısa zamanda yerel unsurlarla ABD’siz bir müzakere için adımlar atmalı ve dış güçlerin ülkeden tamamen çekilmesi sürecini başlatmalıdır." (Ramazan Casuk-İLKHA