Uzun bir istişare süreci sonucunda hazırlanan ve Avrupa Komisyonu'nun 2019 yılı Türkiye raporunu açıklamasından bir gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyuna duyurulan "Yargı Reformu Strateji Belgesi" geçen hafta meclise sunuldu. Söz konusu belge, 2019-2023 dönemini kapsayan 9 ana başlık ve 256 faaliyetten oluşuyor.

"Yargı Reformu Strateji Belgesi" hakkında değerlendirmelerde bulunan deneyimli Av. Cüneyt Toraman, "15 Temmuz 2016'dan sonra Türkiye'de ilk defa KHK'lar ile yargıda temizlik başladı. Ondan önce yargıda kapkara bir sayfa vardı. 28 Şubat da bunların eseriydi. 28 Şubat darbesinde bir numaralı aktör yargıydı. Eğer bu ülkede yargı adil olsaydı hiçbir darbe yapılamazdı. "diye konuştu.

Toraman, "Aslında Türkiye, yargıda reformu AB talepleri doğrultusunda yapmıştı. AB ile ilgili ilişkiler, özellikle FETÖ'nün 17/25 Aralık sürecinden sonra zayıflamaya başladı. Hatta AB Suriye'deki göç dalgasından sonra ilişkileri koparamadı ve birtakım anlaşmalar da yaptı. Vizenin kaldırılması da gündeme geldi. Özellikle 15 Temmuz 2016'daki darbe teşebbüsünden sonra AB ve Avrupa ülkeleri tavrını net olarak ortaya koyarak, FETÖ'nün yanında yer aldı. Bugün FETÖ'nün en önemli isimleri Amerika, Almanya, Fransa ve Belçika'da. Dolayısıyla burada ipler kopma noktasına geldi. Türkiye de reste rest ile karşılık verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Kriterleri bizden çok daha düşük olan ülkeler AB'ye alındı. Biz yıllardır kapıda bekletiliyoruz. Eğer AB üyelik başvurumuz kabul edilmezse biz de Ankara kriterleriyle yolumuza devam ederiz.' dedi. Bu çok önemli bir tespit. Aslında bu yargı sistemi Ankara kriterleridir. Bundan sonra artık AB talimatlarıyla değil, Türkiye'nin kendi belirleyeceği kriterler, reform kapsamında hayata geçecek." dedi.

"Eğer bu ülkede yargı adil olsaydı hiçbir darbe yapılamazdı"

Yeni "Yargı Reformu Strateji Belgesi"nin, AB'den sonra en kapsamlı reform olduğunu belirten Toraman, "Türkiye'de bir sorun olduğu açıktır. İnanılmaz saldırılara maruz kalmış bir ülkeden bahsediyoruz. 12 bin yargı mensubundan 5 bine yakınının FETÖ nedeniyle ihraç edildiği yargıdan bahsediyoruz. Eğer yargı mensuplarının yarıya yakınının Amerika ile bağlantıları tespit edilmişse bu yargıda sorun var demektir. Meslekten atılanların yerine bir kısmı avukat olan gencecik çocuklar alındı. Bunlara fırsat vermemiz gerekiyor. Hatalar var ama geçmişte daha büyük hatalar vardı. Talimatla kararlar verdiler. Hatta itirafta bulunan hâkim ve savcılar, 'Bazı kararlar Pensilvanya'da yazıldı. Biz sadece imza attık.' diyorlar. Normalde bir sorgulama ve yargılama yapıldığını zannediyorsunuz ama küresel güçlerin talimatlarıyla hareket eden bir yargıdan söz ediyoruz. 15 Temmuz'dan sonra Türkiye'de ilk defa yargıda KHK'lar ile temizlik başladı. Ondan önce yargıda kapkara bir sayfa vardı. 28 Şubat da bunların eseriydi. 28 Şubat darbesinde bir numaralı aktör yargıydı. Eğer bu ülkede yargı adil olsaydı hiçbir darbe yapılamazdı. "şeklinde konuştu.

"Hepimiz eksikliklerin olduğunu kabul ediyoruz"

Yargının Türkiye'de ilk defa 15 Temmuz akşamı çalışmaya başladığını hatırlatan Toraman, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

"Savcılar saat 8'de görevlerinin başına geldiler. Yakalama talebinde bulundular ve mahkemeler anında yakalama kararları verdiler. Yakalama kararlarını alan polisler Boğaziçi Köprüsü'ne TOMA ile gittiler. Demek ki, görev verilince bizim silahımız yeterli mi? Bunlara karşı galip gelebilir miyiz? diye düşünülmedi. Tankları, savaş uçaklarını kullananların kollarına kelepçe takılıp yargılanarak tutuklandılar. Bundan önceki darbelerde neden yapılmadı. Demek ki yargı, geçmişte küresel güçlerle beraber çalışıyordu. Onun için yargıyı örselemememiz, ölçüsüz bir şekilde hakaret etmememiz lazım. Hepimiz eksikliklerin olduğunu kabul ediyoruz. Bu eksikliklerin giderilmesi gerekiyor."

"Tüketici hakem heyetlerinde mahkemelerden daha adil kararlar çıkıyor"

Toraman, "Bu yargı sistemindeki amaçların tamamı, dünyadaki bütün hukuk sistemlerinin amaçlarıdır. Hak ve özgürlüklerin korunacağı, güvenin tesis edileceği, kısa sürede davaların sonuçlanacağı, kalitenin artacağı, memnuniyet kat sayısının artacağı söyleniyor. Bu amaçların her biri son derece önemlidir. Alternatif uyuşmazlıklar gittikçe genişletilmeye çalışılıyor. Eksiklikler var ve bir hukukçu olarak bunları dile getiriyoruz. İnşallah bu hususların düzeleceğine inanıyoruz. Uyuşmazlıkla ilgili tüketici hakem heyetleri var. Tüketici hakem heyetlerinde, mahkemelerden daha adil kararlar çıkıyor. Öyleyse uyuşmazlık meselelerinin buna benzer kurumlara gönderilmesi gerekiyor. Biz, bununla ilgili önerilerimizi yazıp dile getireceğiz."

"Eskiden bir ülkeye yapılan saldırı ve ekonomik baskılar sonucunda insanlar evlerinden çıkıp alış-veriş merkezlerine bile gidemezlerdi. 10 yerde arama olurdu. Bakın Fransa'da bir bomba patladı neler oldu. Ama Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminde borsada hafif bir oynama oldu. Ekonomiyi etkilemedi. Burada halkın duruşu çok önemlidir. Süreç içerisinde daha da iyi olacağına inanıyorum. " şeklinde konuştu.

"Hiç kimse terör örgütlerini överek ifade özgürlüğü hakkını kullandığını söyleyemez"

Toraman, "Hukukta iki temel sorun var: Birisi özgürlük, diğeri güvenlik. Devletin, özgürlük ya da güvenlikten birisini tercih etmesi söz konusu olamaz. Özgürlük de, güvenlik de birbiriyle iç içedir. Güvenliğin olmadığı bir yerde özgürlük olmaz. Darbe teşebbüsüne karşı savunmasız bir devlet düşünün. Orada özgürlük kalır mı? Eğer bir ülkede güvenlik riskleri yüksekse özgürlükler de o ölçüde kısıtlanır. Türkiye'de terör saldırıları, PKK saldırıları, FETÖ saldırıları var mı? Eğer varsa bunlara karşı tedbir alınmalıdır. Hiç kimse terör örgütlerini överek ifade özgürlüğü hakkını kullandığını söyleyemez. Hiçbir devlet buna izin vermez. Almanya'da Hitler neyse Türkiye'de FETÖ odur. Amerika için El Kaide neyse Türkiye için PKK odur. Türkiye etkili bir şekilde mücadele etmeye devam etmelidir. İfade özgürlüğünü çok önemsiyoruz. Fakat bunun da evrensel sınırları var. Kimseye hakaret etmeyecek, cebir ve şiddete davet etmeyeceksin. Bunun dışında istediğinizi söyleyebilirsiniz." dedi.

"24 milyon mağdur üreten 28 Şubat'ın hesabı sorulmalıdır"

28 Şubat darbesi ve sonrasında yaşananlar hakkında da değerlendirmelerde buluna Toraman, şu ifadelere yer verdi:

"Yargı sistemi hayata geçerse bir hukukçu olarak takip edeceğiz. Toplumun bütün kesimleri için ifade özgürlüğünün sağlanması gerekiyor. İnşallah ilkeli ve geniş kapsamlı olarak uygulanır. Sadece belli kesimler için değil toplumun tüm kesimleri için uygulanır. 28 Şubat darbe davasında Ankara'da sadece Batı Çalışma Grubu aleyhine dava açıldı. 28 Şubat'ı sadece onlar mı gerçekleştirdi? Bunun medya ayağı yok mu? Sermaye ayağı, siyasetçiler, STK'lar yok mu? Peki, niçin dava açılmadı? Yeni yargı sisteminde haksız ve uzun tutuklamalar olmayacak. 28 Şubat'ta tamamen kumpas sonucu açılan davalar sonucunda yargılanan, mahkûm edilen ve hala cezaevinde yatan bir sürü insan var. Devlet olarak diyorsunuz ki, DGM'leri kaldırdık. Sonra pardon dediniz. Kardeşim bu mahkemeleri kaldırırken, bu mahkemelerde yargılanıp içerde yatan için de bir paketiniz olması gerekmez miydi? 17/25 Aralık'ta Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri hükümete operasyon yaptı. Hükümet bu mahkemeleri de kaldırdı. İkinci defa pardon dediler. Bu mahkemelerin FETÖ yuvası olduğu ve adil yargılama yapılmadığı gerekçesiyle tamamen kaldırıldı. Gerçekten de Ergenekon, Şike, Tahşiye davaları gibi yüzlerce kumpas kurmuşlar. Bu mahkemelerin mahkûm ettiği özellikle çok sayıda Müslüman var. Doğu'da Güneydoğu'da sadece Kur'an okudukları için mahkeme önüne çıkarılıp anayasayı değiştirmeye teşebbüsten içeriye atılan insanlar var. Bunlarla ilgili bir paket hazırlandı mı? Şu anda açıkça suç işlemiş insanlar var ve tutuklanmaması için bir takım vaatlerde bulunuluyor. 28 Şubat'a katılıp suçu sabit olan bir sürü insan var. Bunlarla ilgili neyi bekliyorsunuz? Bunlar hakkında soruşturma yapın. Biz de vatandaş olarak soruşturma yapılmasını bekliyoruz. Bu bireysel bir olay değil, 24 milyon mağdur üreten bir 28 Şubat darbesinden bahsediyoruz. Eğer bu ülkede darbe bu kadar mağdur üretmişse bunlardan hesap sorulmalıdır. Bu yargı paketinde bunu da bekliyorum."

"90'lı yılların başından sonuna kadar 20 binden fazla faili meçhul cinayetin işlendi"

Toraman, "Eşitlik en temel esaslardan biridir. Eğer bir yargı reformu yapacaksanız bir defa adil olacaksınız. Failin kim olduğuna, apoletli olup olmadığına, geçmişte önemli makamlara sahip olup olmadığına bakmayacaksınız. 'Kim ne der!' demeyeceksiniz. Bırakın hâkimler savcılar bunu takdir etsin. 28 Şubat'ın darbe olmadığı iddiasında bulunan hiç kimse yok. Tam bir tiyatro olan ve 90'lı yılların başından sonuna kadar 20 binden fazla faili meçhul cinayetin işlendiği bir süreçten bahsediyoruz. Binlerce kayıp insan var. Çocuklar kaybolur ama yetişkin bir insan nasıl kaybolur? Diyorlar ki, 'Evinden çıktı ve bir daha gelmedi.' Bunun Türkçesi basit: Öldürdünüz. Dolayısıyla bunların hesabının sorulması gerekiyor. Devletin kayıtlarında bunlar vardır. Eğer üzerine gidilirse tespit edilir."

"Hukuk fakültelerinin 4 yıldan 5 yıla çıkarılması doğru değildir"

Yeni yargı sisteminde hukuk fakültelerinin 4 yıldan 5 yıla çıkarılmasını doğru bulmadığını dile getiren Toraman, "Dünyada hukuk fakülteleri 4 yıldır. Bunu 5 yıla çıkarmanın bir anlamı ok. Eğer bir yetersizlik varsa onu hukuk fakültelerinde değil mesleğe hazırlık aşamasında değerlendirmek gerekir. Hukuk fakülteleri hâkim yetiştirmiyor, hukuk fakültesi mezunu yetiştiriyor. Dolayısıyla eğer hâkim alacaksanız, eksikliklerini orada tamamlayacaksınız. Noter yapacaksınız, o sürede öğreteceksiniz. Bu sistemin bozulmasını doğru bulmuyorum. Eğer bir takım yetersizlikleri öğrencilere yıkarsanız, haksızlık olur. O zaman tıp fakültelerini 10 sene, iktisat fakültelerini 7 seneye çıkarmak lazım. Çünkü çok yetersiz. Bu ülkede iktisatçı yetişmiyor. Sağlık, güvenlik, adalet konusunda kesinti olmaz. Bunlar devletin 3 temel esasıdır. Eğer 7/24 adli sorun çıkıyorsa, adaletin de sürekli hizmet vermesi gerekir. Esas itibarıyla çok olumlu buluyorum ama bu amaçları gerçekleştirmede bazı konularda revizyona gidilmesi gerekir." dedi.

"Birçok avukat yeşil pasaport alamadıkları için yurtdışına gitmeyi ertelemek zorunda kalıyor"

Avukatlara yeşil pasaport verilmesi konusuna da değinen Toraman, şu ifadeleri kullandı:

"Avukatlar çok önemlidir. Kamu ve sivil alan arasında bir ortak noktada avukatlar var. Sorunlara maruz kalan vatandaşlar, avukatlar kanalıyla haklarını arıyorlar. Siz yıllarca vatandaşa kan kusturmuş ve birinci dereceye çıkmış memurlara yeşil pasaport veriyorsunuz ama 30-40 yıl kamuda, yargının en önemli birimlerinde görev yapmış avukatları böyle bir haktan yararlandırmıyorsunuz. Avukatlar zaten negatif ayrımcılığa tabi tutuldular. Suç işlediklerinde hâkim, savcı gibi yargılıyorsunuz ama yurtdışına gitmek istediğinde yeşil pasaportu çok görüyorsunuz. Avukat olduğum için değil, vicdani olarak hakkı olduğunu düşünüyorum. Avukatlar, yurtdışına en çok giden meslek gruplarından biridir. Bir vize istediğiniz zaman yedi ceddinizi araştırıyorlar. Çoğuna ret kararı çıkıyor. İnşallah hükümet üzerine gider ve vize serbestisi alır. Birçok avukat yurtdışına gitmeyi ertelemek zorunda kalıyor."

"Yaşlı, çocuk ve kadınların ceza infazlarının evde yapılacağı konusunu olumlu buluyorum"

Yeni yargı sistemindeki yaşlı, çocuk ve kadınların ceza infazlarının evde yapılacağı konusunu olumlu bulduğunu söyleyen Toraman, dünyada bunun birçok örneğinin olduğunu ve bundan daha doğal bir durumun olamayacağını ifade etti.

Toraman, "Aslında bu, bizim ceza hukuk sistemimizde de, Batı hukuk sisteminde de var. Nihayetinde can güvenliğinden devlet sorumludur. Eğer sürekli bakıma muhtaç, sürekli tedavi görmesi söz konusuysa cezasını evinde çekmesinden daha doğal bir şey olamaz. Amerika'nın bazı eyaletlerinde otel gibi özel cezaevleri var. Burada hürriyetten alıkoyma cezası veriliyor. Belli bir yerde ikamete mecbur tutuluyor. Bu mekân, ha otel, ha kendi evi olmuş fark etmez. Sonuçta devletin kontrolünde olması, rahatsızlandığında bakımının yapılması, diğer ihtiyaçlarının giderilmesi gibi bir sürü problem var. En azından bunlar hafifletilmiş olur. Bunun yararlı olduğunu düşünüyorum. " dedi.

"Amaçlar doğru ama bazı hedef ve faaliyetlerin revize edilmesi gerekiyor"

Son olarak hukuk mezunlarının soruşturmalarda istihdam edilmesi konusunda da değerlendirmelerde bulunan Toraman, sözlerini şu şekilde noktaladı: "Soruşturmayı savcılık yürütüyor. Savcılık soruşturmayı karakollara gönderiyor. Karakoldaki polis memurunun durumu belli. Eğer soruşturma eksik olursa bu davaya da yansıyor. Dolayısıyla hukuk mezunlarının istihdam edilmesi doğru olur. Hatta Mahkeme kalemlerinde de, yazı işleri müdürünün hukuk mezunu olacağı söyleniyor. O kadar mezun veriyoruz ki bunları bir yerde istihdam etmemiz gerekiyor. Lise mezunu birisini istihdam edeceğimize hukuk mezunu istihdam edilebilir. Hâkim yardımcılığına da hukuk mezunları getirildi. Bunların yardımcı değil, 'Raportör' olmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü aynı statüde bir insandan bahsediyoruz. Onun görevi, enine boyuna araştırmak ve rapor sunmak olsun. Hâkim buna uymak zorunda değil. Ama siz hâkimin vereceği kararın gerekçesini ona yazdırırsanız, hukuki açıdan doğru bulmam. Amaçlar doğru ama bazı hedef ve faaliyetlerin revize edilmesi gerekiyor." (Nizamettin Aşkın-İLKHA)