​Hilm, ceht ve gayretiyle kendini İslam davasına adayan şehid Aytaç Baran, PKK'liler tarafından katledilişinin 4'üncü yılında rahmet ve minnetle yad ediliyor.

Diyarbakır'da 9 Haziran 2015'te PKK'lilerin silahlı saldırısı sonucu katledilen Yeni İhya-Der Başkanı ve HÜDA PAR üyesi Aytaç Baran'ın şehadetinin üzerinden 4 yıl geçti.

7 Haziran Genel Seçimlerinin ardından düzenlenen suikastla katledilen Aytaç Baran'a yönelik saldırı anı güvenlik kameralarına yansımış, görüntülerdeki bir katil zanlısı yakalanırken ikinci zanlı olan Sezgin Demirok da Yenişehir'de girilen çatışma sonucu polis tarafından öldürülmüştü.

Suikastın ardından açılan davada tek tutuksuz sanık 22 yaşındaki Diyadin Gümüş ’kasten öldürme’ ve ’PKK terör örgütü üyesi olma’ suçlarından beraat almıştı.

Şehadetin yıldönümünde Şehid Aytaç Baran'ın örnek şahsiyetini anlatan dava arkadaşları, şehidin İslam davası için gecesini gündüzüne kattığına dikkat çekti.

Şehid Aytaç'ın yumuşak huyluluğu ve güler yüzlülüğü sayesinde etrafında gençlerin eksik olmadığını anlatan dava arkadaşları, kimseyi incitmeyen bir yapısının olduğunu ifade ettiler.

Şehid Aytaç'la birlikte 6 yılını geçirdiğini aktaran İsmail Kaçan, onun örnek alınacak birçok özelliğine şahit olduğunu belirtti.

Kaçan, "Özellikle kendini gençlerin ıslahına adamış ve cami merkezli bir toplumun inşası için hayatını bu yönde yürüten bir şahsiyetti. Sürekli, bütün mesaisi gençlerin ve toplumun ıslahı, İslam ahlakının bu toplumda yayılmasıydı." dedi.

Kaçan, "Bir sabah 06.00- 07.00 gibi bir yere giderken onu gördüm, selamlaştık. Nereye gittiğini sorduğumda işinin olduğunu söyledi. Gece 24.00 gibi yine karşılaştık ve tekrar ne yapıyorsun diye sorduğumda 'İşim yeni bitti' dedi. Kendini toplumun ıslahına adamış bir insanın çalışma saati… Sabah 07.00'da evinden çıkıp saat 24.00'da evine gitmesi beni çok etkilemişti. Ayet-i Kerime'de Rabbimiz, 'Bir iş yapıp yorulduğun zaman başka bir işe koyul' diyor ya, onun hayatı o ayetin canlı tefsiri gibiydi. Onun dinlenmesi, bir işi yaptıktan sonra başka bir iş yapmaklaydı, yoksa bizim gibi bir yerlerde oturmak değildi." ifadelerini kullandı.

"Onun yeri gerçekten büyük bir boşluk oluşturuyor"

Aytaç Baran'ın en büyük arzusunun Allah yolunda şehid olmak olduğunu bu nedenle şehadetine bu açıdan sevindiğini belirten Kaçan, "Özellikle şehadetinden bir iki ay öncesi bu özlemi ve isteği doruk noktaya çıktığı bir dönemdi. Dolayısıyla şehadete kavuşmuş olması onun açısından sevindirici fakat biz geride kalanlar açısından özlem dolu. Onun yeri gerçekten büyük bir boşluk oluşturuyor. Birlikte çalıştığımız, derneğe gittiğimiz veyahut hizmet için sahaya indiğimiz zaman Aytaç abinin o tatlı telaşı, koşuşturması, gayreti, çabası, bize moral olan sözleri, davranışlarının yokluğu gerçekten bizi üzüyor, özlem dolu duygular yaşatıyor." diye konuştu.

"Onu katletmekle gençleri dağıtabileceklerini düşünmüşlerdi"

"Aytaç hoca bir ıslahatçıydı. Toplumun İslami bir yaşantıya bürünmesi için kendini adamış bir insandı." diyen Kaçan, şunları ekledi: "Aytaç hocanın bu tavrının karşısında bir de tam tersi yönde mücadele eden müfsitler, ifsat edenler var. Dolayısıyla bir yerde ıslahçılar varsa ve bir yerde de müfsitler, ifsat edenler varsa bunların karşı karşıya gelmesi zaten Allah'ın kâinata koymuş olduğu kanunun tecellisidir. Aytaç hocayı katledenler onun yapmış olduğu çalışmalardan rahatsızlık duyuyorlardı. Aytaç Baran gibi şahsiyetler önemlidir ve onların şehid edilmesi geride kalanlar için bir üzüntüdür. Fakat bu asla davanın geri adım atması anlamına gelmiyor. Nitekim onu katletmekle gençleri dağıtabileceklerini, yollarından alıkoyabilecekleri, geriletebileceklerini düşünmüşlerdir fakat tarihte olduğu bilakis onun katledilmesi daveti geriletmediği gibi daha fazla ilerletmiş, insanların onun davasını tanımasına sebep olmuştur."

Aytaç Baran'ın, birçok güzel haslete sahip olduğunu ancak bunların içerisinde ihlas ve diğergamlığın ön plana çıktığını vurgulayan Kaçan, "Baran kendisine toplumun gençlerini kurtarma misyonu yüklemiş bir insandı. Onu vuranlar ise toplumdaki gençleri ifsada götürmek isteyen insanlardı. Dolayısıyla aslında o sıkılan kurşun iyiliğe, güzelliğe sıkılmış bir kurşundur." şeklinde konuştu.

"Onun gibi şahsiyetler toplum içerisinde nadir rastlanan şahsiyetlerdir"

Şehid Aytaç'ın gerektiğinde bir ağabey, baba, sırdaş ve arkadaş olduğunu ifade eden Abdulhalık Han da özellikle gençler üzerinde büyük bir etkisinin olduğunu belirtti.

Han, "Aytaç Hoca'nın biz gençler üzerindeki etkisini, sevgisini, muhabbetini, heyecanını eksikliğini tüm benliğimizle hissediyoruz. Onun gibi şahsiyetler toplum içerisinde nadir rastlanan şahsiyetlerdir. Bu tür kıymetli ve değerli şahsiyetler toplum içerisinde bilinmeli. Eğer Aytaç Hoca gibilerinin kıymeti toplum içerisinde bilinmezse onun gibilerini toplum arar hale gelecektir." diye belirtti.

"Aytaç Hoca'nın gençlere bıraktığı büyük bir miras vardır"

Han, "Aytaç Hoca'nın davası İslam davasıydı. En büyük misyonu yetiştirdiği gençlerdir. Gerçekten geride bıraktığı gençler Hoca'nın mirasını yüklenmiş, Onun davasını aynı şekilde sokak sokak evlere götürüyorlar. Aytaç Hoca gerektiğinde fakirlerin kapısını çalan bir yardımsever idi. Bugün onun geride bıraktığı gençler aynı şekilde yine fakirlerin kapısını çalıyorlar, fakirlere yardım kolisi götürüyorlar. Aytaç Hoca Ramazan ayı geldiğinde camiden çıkmayan bir abid idi ve onun bıraktığı gençler yine onun misyonunu devam ettirerek camilerden çıkmıyorlar, cami endeksli bir hayat yaşıyorlar. Aytaç Hoca gerçekten güzel bir sırdaş, arkadaş gibiydi. Bugün geride bıraktığı öğrenciler ise aynı şekilde onun bıraktığı ahlakla, terbiyeyle, misyonla kaldığı yerden devam ettiriyorlar. Yani Aytaç Hoca'nın şehit olması onun davasının gerilemesi veya bittiği anlamına gelmiyor. Onun bıraktığı miras, yetiştirdiği gençler bugün onun davasını, bayrağını aynı şekilde tutmuş daha ileriye götürmek için elinden gelen bütün gayreti sarf ediyorlar. Bu konuda Aytaç Hoca'nın gençlere bıraktığı büyük bir miras vardır. Onun en güzel yönlerinden biri de ahlakıydı. O ahlakı ve terbiyesi bizler için büyük bir mirastır. Bizler de olun ahlakını alıp topluma iniyor, İslam'la buluşturuyor, toplumun daha iyi olması için elimizden gelen bütün gayreti ve çabayı sarf ediyoruz. Toplumdaki çocukların iyilikten yana olmaları, Allah'ın evi olan camilerle, Kur'an-ı Kerim'le buluşması için elimizden gelen gayreti ve özveriyi göstermeye çalışıyoruz." diye konuştu.

"Şehid olduğu günün acısını tekrar iliklerimize kadar hissediyoruz"

Aytaç Baran'ın her şehadet yıldönümünde Diyarbakır'ın kendileri için farklı bir havaya büründüğünü anlatan Han, "Biz öğrencileri olarak şehid olduğu günün acısını tekrar iliklerimize kadar hissediyoruz. Bizleri camiye götürdüğü, Kur'an öğrettiği, yardım kolilerini fakirlere gönderdiği o anıları hatırlıyoruz. Aytaç Hoca'nın iyiliklerini, güzelliklerini ve en önemlisi de o muazzam tebessümünü hatırlıyoruz. Tabii bunları hatırlayınca insan ister istemez hüzne kapılıyor. Aytaç hocanın o mükemmel ahlakını o güzelliklerini hatırlayınca bu duygu karmaşası içerisinde bir farklı oluyor. Rabbim bizleri de onun yanına gidenlerden eylesin." ifadelerini kullandı.

"Aytaç Hoca'yı vurmakla davasının sona ereceğini düşünenler gaflet içerisindedirler"

Aytaç Baran'ı katleden PKK'nin, bölgede bir çok Müslümana kan kusturduğunu ve bir çok katliam gerçekleştirdiğini hatırlatan Han, "Onlar Aytaç Hoca'yı vurmakla davasının gerileyeceğini, yol arkadaşlarının bu işten pes edeceğini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Çünkü bu bir sünnetullahtır. Aytaç Hoca 21'inci yüzyılın bir Musab Bin Umeyr'i idi. Allah Resulü'nün döneminde Musablar nasıl ki bu davaya feda oldularsa Aytaç Hoca da feda oldu, zaten en büyük isteği de şehadetti. Aytaç Hoca'ya sıkılan kurşunlar bize de sıkılabilir, biz bu yolda Allah'a söz vermişiz. Biz Allah'ın davasını yürütürken bize sıkılan kurşunlar bizim için bir bayramdır. Ama onun davasını yürütürken kazandığımız kazançlarda bir zaferdir. Aytaç Hoca'nın bıraktığı miras, misyon devam ediyor. Aytaç Hoca'yı vurmakla davasının sona ereceğini düşünenler gaflet içerisindedirler ve o gafletlerinde de kayboldular. Çukur siyasetlerini de gördük, nefes alamaz hale geldiler. Çünkü Aytaç Hoca gibilerine toplumda onların ihtiyacı vardır. O bir barış elçisiydi. Barış elçisine sıkılan kurşunlar hiçbir zaman toplum içerisinde yer tutamaz, zemin bulamaz. Aytaç Hoca'nın şehadetinde, yüklendiği ve sürdürdüğü davayı belki sevmeyenler bile onu için gözyaşı döktüler."

"Aytaç Hoca gibilerine kurşun sıkılması toplumun altına dinamit yerleştirmek anlamına geliyor"

Aytaç Baran'ın vurulduğu derneğin etrafında yürüdüğünde hiç kimseye ayırt etmeden selam verdiğini, güleryüz gösterdiğini anlatan Han, "Derneğe götürdüğümüz bir arkadaşımız, 'Sohbet esnasında Aytaç Hoca bana bakıp gülümsüyordu. İçimden inşallah bana bir daha bakar da tekrar gülümser diyordum.' diyordu. Karıncayı dahi incitmeyen bir insana kurşun sıkılır mı? İnsan, barış elçisine kurşun sıkar mı? Toplumun sevdiği, değer verdiği, yardımlaşmayı seven, iyilikten yana olan, geceleri fakirlerin kapısını çalarak yardım kolilerini onların kapılarına kadar götüren ve toplum içerisinde ifsat çalışması yapanların dahi çocuklarının elini tutup onları cami ile buluşturan bir insana kurşun sıkılır mı? Aytaç Hoca gibilerine kurşun sıkılması toplumun altına dinamit yerleştirmek anlamına geliyor. Aytaç Hoca gibi değerlere ne kadar muhtaç olunduğunu gerçekten şu anda yaşadığımız dönemde daha çok hissediyorum."

Şehadetinin ardından Aytaç Baran'ın davasının, kaldığı yerden büyüyerek devam ettiğine dikkat çeken Han, "Aytaç Hoca'nın yetiştirdiği öğrenciler belki bugün farklı yerlerde İslami hizmetlerde bulunuyorlar. Aytaç Hoca'ya kurşun sıkmadan önce onu tanımaya, muhabbet etmeye çalışsaydılar, ona sorsaydılar, ondan bir iki kelime dinleseydiler onun ellerinden öperdiler. Şehadetinin 4'üncü yıldönümünde onu rahmetle yad ediyoruz ve buradan ona söz veriyoruz; onun davasını asla geride bırakmayacağız. Rabbim izin verdiği sürece o misyonu, davayı yüklenmeye çalışacağız." şeklinde konuştu. (Ramazan Zeren- İLKHA)