​Küfür ve zulmün zirve döneminde Müslüman halklara umut olan İran İslam İnkılabı, emperyalist ve siyonist saldırılar karşısında 40 yıldır ayakta duruyor.

İran İslam İnkılabı, şüphesiz 20'nci asrın en mühim olaylarından biridir. 1979 yılında İmam Humeyni öncülüğünde gerçekleşen ve İran'ın adını İran İslam Cumhuriyetine dönüştüren İran İslam İnkılabı, İslam dünyasında ciddi bir heyecan ve umut dalgası yarattı.

İslam İnkılabı, mustazaf ve mazlum halkları sevindirirken İslam düşmanlarını da adeta çileden çıkarmıştı. Dışarıda tezgahlanan suikastlar sonucu İslam İnkılabı'nın öncü ve alim kadrolarından birçoğu aralıklarla şehit edildi. İran, iç karışıklıklara karşı uğraş verirken, Büyük Şeytan Amerika ve diğer batılı emperyalistler de boş durmuyordu. Bir yanda Şii Sünni ihtilaflarını körüklüyor, bir yanda da sahaya Irak diktatörü Saddam Hüseyin'i sürerek, İran'a savaş açtılar. Sekiz yıl süren bu savaşta karşılıklı bir milyonu aşkın insan hayatını kaybetti, milyonlarca kişi de yaralandı.

Büyük yıkımların yaşandığı bu dayatmacı savaşta Batı'nın ekonomik yaptırımlarına ve diplomatik tecridine rağmen İslam İnkılabı'nın zaferinden bu yana çarpıcı ekonomik başarılar elde edildi.

Peki, İslam İnkılabı neden bu kadar önemli? Devrimi dünya tarihinin önemli olaylarından biri haline getiren faktörler neler? İran Devriminin modern dünyaya, günümüzdeki din algısına, dini hayatın tekrar insanların ilgi alanına girmesine etkisi ne? Müslümanların tekrar İslam adına yüksek sesle siyasi, kültürel ve toplumsal talepleri dillendirmelerinde devrimin katkısı ne oranda? İslami hareketlerin mazlum halklar nezdinde itibar kazanıp umut olmalarında, İslam'ın yeniden toplumsal hayata hakim olma çabasının görünür hale gelmesinde, sömürgeci güçler karşısında İslami hareketlerin özgürlük, adalet, hak, insanca yaşama, toplumsal barış taleplerinde halkların sözcüsü ve öncüsü konumuna gelmesinde İran devriminin etkisi ne oranda?

İslam İnkılabı'nın kırkıncı yılında tüm bu konular hakkında Tarihçi Yazar Sadullah Aydın ile Araştırmacı Yazar Kenan Çaplık, İLKHA'ya önemli değerlendirmelerde bulundular.

'Devrimden önce bilim ilahlaştırılmış, din dışlanmıştı'

İran İslam İnkılabından önce dünyadaki İslami oluşumların halklar üzerinde ciddi bir etkisinin bulunmadığını belirten Tarihçi Yazar Sadullah Aydın, inkılaptan önce İslam dininin, daha çok ahlaki ve ibadi yönüyle toplumların hayatı üzerinde belli bir etkiye sahip olduğunu söyledi.

Aydın, inkılap öncesinde İslami oluşumlar, cemaatler, hareketler ya siyasi ve toplumsal taleplerde bulunma bilincine sahip olmadıklarını ya da bu tür talepleri yüksek sesle dile getirme cesaretini gösterecek uygun bir ortama sahip olmaktan mahrum olduklarını ifade etti.

O dönemde din olgusunun halkın gözünde ötekileştirildiğini, genç nesillerin dine ve dindarlara mesafeli olduğunu vurgulayan Aydın, 'Materyalist, inkarcı, ateist Batı uygarlığı kültürel ve siyasi anlamda rakipsiz bir şekilde dünyaya hakimdi. Bilim ilahlaştırılmış, din dışlanmıştı. Batı uygarlığının etkisi altında bulunan aydınlar dinin artık zamanını doldurduğu, modern asırda bir daha toplumların hayatına yön veremeyeceği algısını yaygın bir şekilde toplumlara dayatıyordu. Büyük bir zülüm, sömürü altında inleyen, ahlaki olarak iflasın eşiğine gelen günümüz insanı için din bir umut, bir kurtarıcı olmaktan çıkarılmıştı. Hiç kimse dinin tekrar güçlü bir şekilde hayat sahnesine çıkacağına inanmıyordu.' ifadelerini kullandı.

'Dünyada bu çağda din insanları yönetemez algısı hakimdi'

Böyle bir ortamda İran'da İslam devriminin gerçekleştiğini söyleyen Aydın, 'Bu devrime katkıda bulunan İranlı birçok aydın ve liberal, solcu, demokrat hareket de İslam devriminin gerçekleşeceğine inanmıyordu. Onlar, halkı harekete geçiren alimleri kullanıp devrime sahip çıkmak istiyorlardı. Onlara göre bu asırda, modern çağda İslam alimlerinin bir İslam devleti kurmaları mümkün değildi. Bu bilimsel gerçeklere aykırıydı. Bu çağda din insanları yönetemezdi. Din alimleri, Şahı kovacak sonra da devlet yönetimini Batıcı liberal, demokrat aydınlara bırakıp medreselerine dönecekti. Devrimi fazla ciddiye almayan Batılı ülkeler de böyle düşünüyordu. İslam dini modern asırda insanların taleplerini karşılama gücü ve kapasitesinden mahrumdu.' değerlendirmesinde bulundu.

'İran'da gerçekleşen devrim dünya halklarının din konusundaki algılarını yerle bir etti'

İran'da gerçekleşen İslam Devriminin dünyayı şaşkına çevirdiğini vurgulayan Aydın, 'Seksen yaşındaki bir İslam aliminin önderliğinde ayaklanan Müslüman İran halkı Batının, Amerika'nın İran'daki uşağı Şahı kovdu. 2 bin 500 yıllık zalim, despot rejimi yıktı. Dünyanın en büyük emperyalist gücüne kafa tuttu. Dünyadaki zulüm, sömürü, işgal, ahlaksızlık ve talanın öncüsü konumundaki Amerika, israil ve Batının ellerini İran'dan kesti. Hiçbir dış gücün desteğini almadan İran'da bir İslam Cumhuriyeti kurdu. İran'da gerçekleşen İslam Devrimi modern insanın, dünya halklarının, aydınların din konusundaki algılarını yerle bir etti. Din, özellikle de İslam dini tekrar çok güçlü bir şekilde insanları etkilemeye başladı. İslam siyasal bir güç olarak dünyanın gündemine oturdu. Mazlum halklar, emperyalist, materyalist Batı uygarlığına karşı İslam'ı görmeye başladılar. Müslüman halklar İslam'ın tekrar dünyaya hakim olabileceği konusunda umutlanmaya başladılar.' dedi.

'Devrimden sonra Müslüman halklarda büyük ümit oluştu'

Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: 'İran İslam Devrimi, inkarcı, laik Batı uygarlığının, Batılı güçlerin zulmü, sömürüsü altında acı çeken, zenginlikleri talan edilen, ülkeleri işgal altında olan, Batı kültür ve yaşam tarzının ifsat edici saldırısına maruz kalan, gençlerini, nesillerini kokuşmuş Batı uygarlığına kaptıran Müslüman halkların uyanışına, dirilişine, İslam'a tekrar sarılmalarına, İslam'ı kurtarıcı olarak görmelerine, ümide kapılmalarına önemli katkıda bulundu. İslam dünyasının birçok yerinde halklarının özgürlük ve kurtuluşu için emperyalist güçlerle mücadeleye tutuşan İslami hareketlerin güç kazanmasına, halkları nezdinde itibar sahibi olmalarına olumlu katkıda bulundu.'

Devrimden önce İran'ın Amerika'nın bir eyaleti gibi yönetildiğini belirten Araştırmacı Yazar Kenan Çaplık ise, Şah Rıza Pehlevi'nin de kendisini Amerika'nın bütün çıkarlarını koruyup kollamakla görevli hissettiğini aktardı.

Şah döneminde İran halkının büyük bir mazlumiyet, sefalet içerisinde yaşadığını hatırlatan Çaplık, 'Yoksulluk had safhadaydı, halk büyük bir zulüm içerisinde Şah'ın istibdadı altında yaşamaktaydı. Bunun karşılığında Şah ve onun adamları Amerika'nın onlara sağladığı imkanlarla büyük bir konfor ve hayat standardı içerisinde yaşamlarını sürdürüyorlardı.' dedi.

'İran halkının azimli çalışması İslami bir inkılapla neticelendi'

İranlı Müslümanların azimli çalışmaları neticesinde İslami bir inkılap gerçekleştiğini vurgulayan Çaplık, 'İran halkı Müslüman bir halktı ve bu halk alimlerin öncülüğünde büyük bir kıyama başladılar. Yaptıkları çalışmalar, verdikleri azimli mücadeleler neticesinde İran'da 1979 yılında İmam Humeyni'nin önderliğinde bir İslam inkılabı gerçekleşti. Bu inkılap gerçekleştiği dönemde dünyaya baktığımızda şöyle bir algı oluşturulmuştu; 'Batı kültürü ve Sosyalist düşüncenin alternatifi yoktur.' Dolayısıyla insanlar ya Batı kültürünün kapitalizminin bir temsilcisi veya onun dişlilerinden bir dişli ya da Sosyalizme hizmet eden insanlar olarak bir çerçeve çizilmeye çalışılıyordu. İnsanların bu bakış açısıyla din hayattan tamamen çıkarılmıştı, İslam dininin sistem olarak insanların hayatlarında yer edinme düşüncesi insanların algısından çıkarılmıştı.' ifadelerini kullandı.

'İran inkılabı dünyadaki İslami hareketlere olumlu katkıda bulundu'

İslam İnkılabının gerçekleştiği dönemde sadece İran halkının değil tüm ümmetin mazlumiyet içinde olduğunu söyleyen Çaplık, 'İran'da gerçekleşen İslam İnkılabı bütün insanlığa gösterdi ki aslında insanlık İslam'a muhtaçtır ve ancak İslami bir yaşayış ile insanların kurtulabileceği, kurtuluşa erebileceğidir. İslam inkılabı gerçekleştiği dönemde İran halkı ne kadar mazlum ve mustazaf ise bütün İslam ümmeti aslında aynı mustazaflığın içindeydi; aynı sefaleti, yoksulluğu, sömürgecilik anlayışı içerisinde yönetiliyordu. İslam inkılabı dolaylı veya direk olarak bütün İslami cemaatlere destek oldu. Bunlara olumlu yönde etki etti.' şeklinde konuştu.

Konuşmasının devamında Çaplık, şunları kaydetti: 'Bugün de İslam coğrafyasının değişik yerlerine baktığımızda mücadele eden bütün İslami cemaatler İslam inkılabından dolaylı veya direk olarak etkilenmişlerdir. Batı'nın bugün insanlığa sunacağı hiçbir şey kalmamıştır. Bugüne kadar sadece kan, gözyaşı, sömürme, katliam ve işgal olarak iş gören Batı medeniyetinin karşılığında tek alternatif bugün yine İslam medeniyetidir. İslam inkılabı bize gösterdi ki, İslam dini gelecekte de Batı medeniyetini inşallah ortadan kaldıracaktır. Batı medeniyetinin vahşiliklerini, barbarlıklarını, sömürüsünü, işgallerini ortadan kaldıracak yegane sistem, düşünce İslam düşüncesidir.'

'Mazlumlar ayağa kalkıp İslam'a sarıldıklarında zafer onların olacak'

Müslümanların Batı'nın zulmü altında olduğuna dikkat çeken Çaplık, 'İslam coğrafyasının farklı coğrafyalarına baktığımızda her bir İslami cemaat, yapı, hareket aslında Batı'nın zulmünü haykırmakta. Batı'nın zulmünü kendi içerisinde kestiği andan itibaren de inşallah kendi bölgesinde bir İslam inkılabını gerçekleştirecektir. Elbette İslam İnkılabı çok zor şartlarda gerçekleşti. Bu zor şartlarda gerçekleşen inkılap binlerce şehit verdi, yaralılar oldu, muhaceratlar yaşandı. Ancak neticede mazlum İran halkı 1979'da İmam Humeyni'nin önderliğinde İslam inkılabını gerçekleştirdi.' dedi.

Müslümanların ortak hareket etmeleri halinde yeni İslam inkılaplarının olabileceğini vurgulayan Çaplık, son olarak şunları söyledi: 'Bugün de bütün mazlum insanlar ayağa kalktıklarında, İslam inancını kendi hayatlarında addettiklerinde inanıyoruz ki yine başarılı olacak olanlar inananlar, mustazaflardır. Allah Teala da yeryüzü mustazaflarını önderler kılmak istiyor. Bu önderlik elbette kendi kendine gerçekleşmeyecektir. Nasıl ki 1979 ve onun öncesinde mazlum İran halkı bir İslam inkılabıyla İslam'ı insanlığın hayatına yeniden gündemine taşıdıysa biz inanıyoruz ki yeryüzünün mustazafları ve Müslümanlar da kendilerini yeniden İslami inanç doğrultusunda yetiştirdiklerinde, bir İslam düşüncesi olarak ortaya çıktıklarında bütün insanlığın yeni önderi yine Müslümanlar olacaktır, yeni İslam inkılapları olacaktır.' (Mehmet Fatih Akgül-İLKHA)